2 Mart 2019 Cumartesi

Boş Şubat

  Şubat ayı kişisel gelişimim açısından oldukça faydalı bir ay oldu. Ayın başlarında 1. sınıf olmama rağmen 2 tane gemiye çıktım. Gemiler seyir yapmıyordu ama makine dairelerinde çalışmış olmak büyük ayrıcalıktı. Separatörlerle ve hidrolik pistonla uğraşmış olmak çok zevkliydi. Normal şartlar 1. sınıf sömestir döneminde bırakın makine dairesi görmeyi tersaneye bile kolay kolay giremezler. Durumumdan bu yüzden çok memnunum. Aynı zamanda kendimi Adobe Photoshop üzerinde geliştirmeye devam ediyorum. Buna ek olarak AutoCAD'e de başladım.
  Şubat ayı içerisinde birçok kitap okudum; dizi ve film izledim. Ama bugün bunlardan iki tanesinden bahsedeceğim. Bunlardan ilki Avatar: The Last Airbender(dizi) diğeri de En Mavi Göz(kitap). Hadi başlayalım.
  O kadar yıl sonra neden Avatar'ı tekrardan izledim. Çocukken her cumartesi, pazar sabahı kalkar cnbc-e'de heyecanla Avatar'ı izlerdim. Ortaokulda baştan sona tekrardan izledim. Peki neden şimdi ve yeniden? Avatar gerek İngilizcesi, gerek sosyal mesajları açısından kişisel gelişime çok uygun bir dizi. Anlaşılabilir İngilizcesi ile sizleri zorlamayacaktır. İzlerken bilmediğiniz bir kelime olsa bile görsel betimlesi ile fark etmeden kelimeyi öğrenceksiniz. Animasyonlar ve oyunlar İngilizce öğrenimi için ideal kaynaklar. Akılda şöyle bir soru için oluşabilir: ''Ee sen İngilizcem iyi falan diyordun, ne bu ayaklar?'' evet İngilizce gayet iyi. Ben sadece ekleme yapıyorum. Mental olarak iyi değildim ve zihinimi rahatlatacak akıcı bir şeylere ihtiyacım vardı. Avatar ile En Mavi Göz de tam bu noktada bana geldiler. 19 yaşında Avatar'ı İngilizce izleyince fark ettim ki o bir çocuk dizisinden fazlası. Nasıl Avatar: Legend of Kora bize komünizm, teokrasi, anarşizm ve faşizm hakkında dersler veriyorsa Avatar: The Last Airbender da bize felsefi açıdan dersler veriyor.  Bu yüzden erişkinliğe ulaşmış herkese izlemesini şiddetle tavsiye ediyorum.
  Gelelim En Mavi Göze'e. En Mavi Göz basitçe siyahilerin Amerika'da yaşadıkları zorlukları siyahi bir kız olan Pecola'nın gözünden anlatıyor. Daha önce Bülbülü Öldürmek'i okuduysanız eğer iki kitap aslında benzer mesajları veriyor. En Mavi Göz duygusal açıdan daha yoğun bir kitap ve sonunda sizi ağlatabilir. Lakin Bülbülü Öldürmek kadar kolay anlaşılan bir kitap değil. Çeviriden kaynaklı ya da yazardan kaynaklı olacak ki olay örgüsü kitabın sonlarına doğru kopmaya başlıyor. Başlarda Claudia'nın gözünden Pecola'nın ve Frieda'nın yaşadıklarını okuduğumuz kitap sonlara doğru Pecola'nın çevresinde şekilleniyor. Mesajı sonlara doğru vererek hazin bir sonla bizi düşücelerimizle yalnız bırakıyor. Kitaptan yapacağım bir alıntı ile yazımı burada sonlandırıyorum. Bir dahaki yazıda görüşmek üzere esenle kalın.

  ''...güçlü değil, yalnızca saldırgandık; özgür değil, olsa olsa ruhsatlıydık; şefkatli değil, naziktik; iyi kalpli değildik ama usluyduk. Kendimize cesur diyebilmek için ölüme kur yaptık, hayattan hırsızlar gibi saklandık. Zekanın yerine dilbilgisine uygunluğu koyduk, olgunmuşuz gibi yapmak için alışkanlıklarımızı değiştirdik, yalanları baştan düzenleyerek adını hakikat koyduk, eski bir fikrin  yeni modelinde Vahiy ve Kelam'ı gördük.''
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder