27 Ağustos 2018 Pazartesi

Sandman Prelüdler & Noktürnler Neil Gaiman DC/Vertigo

  Bayram bitti, işe başlandı,tatilin etkisinden bir türlü çıkılamadı. İşe, okula ya da her neye başladıysanız ondan kaçacak yer mi arıyorsunuz? Kahvenizi ya da çayınızı yudumlarken ülkenin sorunlarından uzaklaşmak, dün gece izlediğiniz dizi/film olaylarını düşünmek istemiyorsanız. ''Sandman'' işte tam bu noktada arayışlarınıza cevap veriyorlar. Sevgili okuyucular, bugün sadece bir çizgi roman efsanesini değil başlı başına bir şaheseri değerlendireceğiz.
  Blog'da yine Neil Gaiman'ın yazdığı Siyah Orkide'ye dair bir yazım bulunmakta, ona da göz atmanızı öneririm. Severek ve tek solukta okuduğum bir çizgi romandır. Lakin Sandman öyle değil. 10 ciltten oluşan  korku, gerilim, fantastik bir çizgi roman serisidir. Amerikan Tanrılarını okurken ya da izlerken zevk aldıysanız eğer bunda kendinizden geçeceksiniz.  Benim tavsiyem 16 yaşının altındaki kişilerin okumaması yönündedir.
  1. cilti yapı olarak incelemeye başlayalım. İlk olarak DC adı altında olarak 1989 yılında Neil Gaiman tarafından yazılmış Sam Kieth, Mike Dringenberg ve Malcom Jones III tarafından çizilmiştir. Ülkemizde ilk olarak Laika yayıncılık tarafından basılda daha sonra ise İthaki yayınları bastı. Açık konuşmak gerekirse İthaki çok güzel bir iş çıkarmış. Gerek çeviri olsun gerek baskı kalitesi, zevkle okunabilecek bir hale getirmişler. Piyasada 24-27 TL aralığında fiyatlara bulabilirsiniz. Her yazıda değindim gibi bu yazıda da değineceğim. Yazıda herhangi bir spoiler bulunmamaktadır. Romanı size tanıtmak ve ilgi oluşturmak amacıyla yazıyorum. Azıcık bile ilginiz olursa okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Romanımızın içeriğine değinelim öyleyse artık.
  Yıl 1916, Roderick Burgess ve Kadim Gizemler Tarikatı kendi emellerini gerçekleştirmek için bir ayin düzenlerler. Bu ayini Magdalene'nin Büyü Kitabı'nı kullanarak gerçekleştirirler. Amaçları Ölüm'ü çağırmak ve onu kendi emelleri için kullanmaktır. Ama işler planladıkları gibi gerçekleşmez. Çağırdıkları yanlış kişidir. Düşler ve Kabuslar Aleminin Efendisi, Prens Morpheus'u yani Sandman'i çağırırlar. Umdukları varlık değildir bu ama Morpheus yanında üç tane önemli alet de getirmiştir. Bunlar kum kesesi, miğfer ve yakuttur. Tarikat bunlara el koyar ve Morpheus'u hapsederler. Tabii Morpheus'un hapsi birçok sorunu da ardından getirmiştir. Dünya çapından insanlar uykularında kabuslar yaşamakta ve uyuyup bir daha uyanmayan insanlar olmaya başlar. 70 yıl boyunca hapis kalan Morpheus kurnazca bir hamle ile hapsinden kurtulur. Ama hapis kaldığı süre içerisinden zayıflamış, güçlerinin kontrolünde zorluklar yaşmaktadır. Her şeyi düzene koymak eski haline geri getirmek için aletlerine ihtiyacı vardır. Ama aletler fanilerin aracılığı ile elden ele dolaşmıştır ve tek başına bulması mümkün değildir. Önce Habil ile Kabil ile görüşür daha sonra ise  Hekate'ye başvurur. Üç olan birden, üç aleti için yardım alır. Aletlerini bulmadaki yolculuğu bu şekilde başlar. İnsanlar ile yüzleştiği, cehennemdeki yolculuğu ve Doctor Destiny ile savaştığı bu ciltte önemli bir ders öğrenir.
  Birazcık merakınız oluşuysa eğer yarın okumaya başlamalısınız.
Okumdan önce Hristiyanlık ile ilgili önemli olaylara ve karakterlere bakmanızı öneririm. Daha sonra Justice League'in Doctor Destiny ile olan savaşı ve yakalanışı hakkında bilgi sahibi olmanızın size zararı olmaz. Tabii ki bunları bilmeden de okuyabilirsiniz ama okurken bakış açınızı etkileyebilecek bilgiler bunlar. Bir boş yazımızın daha sonuna daha geldik esen diliyor ve sizleri bu sözler ile baş başa bırakıyorum.


  Ölüm çıktı karşıma bugün:
  Hasta bir adamın ayağa kalkması gibi,
  Hastalıktan sonra bahçeye çıkmak gibi.

  Ölüm çıktı karşıma bugün:
  Tıpkı mührün kokusu gibi,
  Tatlı bir rüzgarda
  Yelkenin altında oturmak gibi.

  Ölüm çıktı karşıma bugün:
  Bir akıntının seyri gibi,
  Bir adamın savaş gemisinden
  Eve dönüşü gibi.

  Ölüm çıktı karşıma bugün:
  Senelerce tutsak kalan adamın,
  Gözünde tüten yuva gibi.

21 Ağustos 2018 Salı

Samuray(Samurai) - di Giorgio, Genêt

  Bu yazı Kurban Bayramının ilk gününe denk geldiği için okuyanlardan af dilerim. Bayramdan birkaç gün öncesine yetiştirmek istiyordum lakin yoğunlukta dolayı bugüne kaldı. Bayramda DC-Marvel yoğunluğundan sıkılanlar için biraz tarz değiştiriyoruz. Espriler, renkli çizimler ve güçlü karakterler gibi şeylerden uzaklaşarak kendimizi içi dolu çizgi romanlara bırakalım.
  İlk güne Samuray(Samurai) çizgi romanı ile başlıyoruz. Jean-François di Giorgio tarafından yazılan ve Frédéric Genêt tarafından renklendirilen bir çizgi romandır. Pek bilindik kişiler değiller. Sadece ülkemizde değil dünyada da pek bilinmiyorlar. Ama bu onları kötü yapmıyor. Bunu da onunla ilgili bu yazının varlığından anlayabiliyoruz. Kendileri 3 albümden oluşup 144 sayfa barındırıyorlar. YKY tarafından Türkiye'de ilk kez Mayıs 2011'de basıldı. Kalın kapaklı ve bir YKY klasiği olarak kaliteli bir yapıya sahip. Piyasada 16-18 TL gibi fiyat aralığında bulabilirsiniz. Çizimleri genel hatlarıyla beğendim. Ama yüzler bazen duygudan yoksun kalıyor. Çizim tekniğinin verdiği dezavantaj olsa gerek olaydan kaynaklı durumdan, açılardan, renklendirmelerden kaynaklı olarak yüzler istenen duyguyu veremiyor. Bu aslında pek sorun yaratacak bir şey değil ama çizimlere benim gibi dikkat eden birsi iseniz sizi rahatsız edebilir. Alışageldik 80'ler ve modern DC-Marvel çizimlerinden farklı olarak karşımıza daha çok karikatürize çizimler çıkıyor.  Peki bu olay örgüsünü olumsuz yönden
etkiliyor mu? Kesinlikle hayır! Tek seferde zevkle okuyacağınız ve bir sonraki kareye zevkle geçeceğiniz bir çizgi roman. Bu uzun açılıştan sonra hadi romanımıza geçlim.
  Romanımız Ronin Takeo ve yoldaşı Şiro üzerinden ilerliyor. Takeo ve Şiro İsimsiz Adaya yaptığı yolculuk esnasında son durakları olan Gumma Köyü'ne varırlar. Orada bir gruba yapılacak olası bir saldırıyı engellerler. Bunun üzerinde grubun yaşlısı onlara minnet borçlarını ödemek üzere hana davet eder. Büyükler konuştuğu sırada grupta bulunan küçük kız Natsumi'ye oynasın diye ''Yalvaç Yüreği'' adı verilen bir bulmaca verilir. Lakin beklenmeyen bir olay gerçekleşir ve Natsumi bu bulmacayı çözer. Bilinen bir kehanete göre bu kötü bir şeyin habercisidir. Takeo, Şiro, Natsumi ve Natsumi'nin ablası Kinu yolculuğa bu olaydan sonra başlar. Peki her şey bundan mı ibaret? Bir oyuncağın ne ilgisi var bunlarla? Sıra romanımız kötü karakteri Akuma'ya geldi.
  Akuma bundan 16 yıl önce bir harabe keşfeder. Bu o kadar önemli bir keşiftir ki ardından büyük bir gücü getirecektir. Yalvaç Yüreği de tam bu noktada devreye giriyor. Bu güce ulaşmanın anahtarı bulmacayı çözen Natsumi. Akuma, Nutsumi'ye ulaşabilmek ve gücü elde edebilmek Gölgeninin Üç Kızını ve ordusunu kullanmaktadır. Tabii imparatorluk olanlardan ve Akuma'dan nasibini de almaktadır. Öyle ki bir iç savaşın ilk esintileri görülmektedir.
  Romanımız temelinde bunları anlatmaktadır. Bildiğin üzere yazılarımda hiçbir ''spoiler'' bulunmamaktadır. Bu yüzden birazcık bile ilginiz oluştuysa kesinlikle okumanızı öneririm.   Kitap her ne kadar 12 yaş ve üzeri için olduğu söylense de ben 16-18 yaşının altındakilerin okumasını önermiyorum.
  Velhasıl kelam herkese iyi bayramlar ve bol okumalar dilerim.  Sevdiklerinizle güzel günler geçirmeniz dileği ile bir sonraki boş konuşmamızda görüşmek üzere esen diliyorum.